top of page
  • Yazarın fotoğrafıHabip Gostak

Yaşam Sanatı

‘Mutluluğun nesi kötü?’ sorusuyla başlayan Yaşam Sanatı kitabının kritiği.


Polonyalı sosyolog ve yüzyılın en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilen Zygmunt Bauman, Yaşam Sanatı kitabında, dünyadaki bütün insanların ortak hayali olan mutluluk arayışı üzerine felsefi bir bakış sunar.


Beklentilerin sınırsız olduğu insan yaşamında hazır reçetelerle mutluluk arayışının mümkün olamayacağını anlatır. 

Modern dünyada algılanan mutluluğun, paranın satın alabileceği yollara dayandığını ancak zenginliğin mutluluk getirmediğinden, dünyanın yönetilme biçimiyle ilgili kaygının yerini de kendi kendini yönetme kaygısına bıraktığından söz eder.


Kitabın İçeriği

‘Mutluluğun nesi kötü?’ sorusuyla başlayan kitap, insanların mutluluğu elde edebilmek için gelirlerini artırmaya yönlendiklerini ancak kazanılanların yitirilenlere göre bir öneminin olmadığının anlaşıldığı durumun ise mutsuzluk olduğunu açıklamaktadır. 


Mutluluğu açıklamaktan ziyade mutluluk arayışının insanları mutsuzluluğa götürdüğünün altını çizmektedir. Zira insanların mutsuz olduğu zaman mutluluğu sorguladığını anlatmaktadır.

Gerçek benliğe göre hareket edilmesinin öneminden ve şişirme ya da sahte benliklerden uzak durulması gerektiğinden söz eden Bauman, mutlu olma umudunun kaybedilmemesi gerektiğini, kaybedilmediği sürece de mutlu olunacağından söz etmektedir.

Yaşam Sanatı kitabında, mutluluğun anahtarının ve aslında mutsuzluğun ilacının, mutlu olma umudunu canlı tutmaktan geçtiğinin önemi vurgulanmaktadır.

Tüketime dayalı ilişkilerin, başından itibaren yeni bir uyarıya kadar olduğunu dolayısıyla tüketimin doymuşluk yerine endişe artışına neden olacağına, mutluluk yerine mutsuzluğa kapı aralayacağına dikkat çekmektedir. Tüketime dayalı anlık keyiflerin hızlı bir şekilde dağılacağına, tüketimin düşünülenin aksine güvence ve doymuşluk yerine endişe artışına neden olacağından söz etmektedir. 

İnsanın mutluluğu için sevgi ve dostluğun, aile hayatının verdiği zevklerin, sıkıntıya düşmüş birine yardım etmenin daha önemli olduğunu, insanın mutluluğunda önemli olan şeylerin yarısının hiçbir fiyatının olmadığına dair bilgilere, gözlemcilere atıfta bulunarak yer vermektedir.

Mutluluğun bir ‘hal’ olarak tanımlanması durumunda, bu durumun ancak isteklerin henüz tatmin edilmemesinden kaynaklanan heyecan olarak tarif edilebileceğini söyleyen Bauman, modern çağın başlangıcında mutluluk arayanların uygulamalarında ve düşlerinde mutluluk halinin yerini mutluluk arayışının aldığına vurgu yapmaktadır. Böylelikle mutluluğun, talihe meydan okumak ve engellerin üstesinden gelmekten kaynaklanan tatminle ilişkilendirildiği ve bu durumun halen geçerliliği koruduğunu savunur. 



İnsan düşüncesi ve eyleminin asıl motoru olan mutluluk arayışının ortaya çıkmasını, bazıları için kötüye delalet ederken, bazıları için ise gerçek bir kültürel, toplumsal ve ekonomik devrim işareti olarak algılandığını anlatmaktadır.

Biçimlendirilmek üzere yaşamın, bireylere bırakılmış bir sanat yapıtı olduğuna, insanlar için ‘yaşam sanatçısı’ benzetmesine yer vermektedir. Yaşamın bir sanat yapıtı olmasını, bir varsayım ya da nasihat olarak değil gerçeğin ifadesi olarak kullanmaktadır. Çünkü irade ve seçimin yaşam biçimi üzerinde iz bırakacağını söylemektedir. Bize rehberlik edecek yıldızı bizim seçtiğimizi, sorumluluğun da biz de olduğunu ifade etmektedir. 

Bauman’a göre, yaşam sanatının icra edilmesi ve kişinin yaşamını bir sanat yapıtı haline getirmesi, kişinin sürekli olarak kendi kendini yeniden tanımlaması anlamanı gelmektedir. Yaşam sanatına dair düşüncelerin son kertede, öz-belirlenim ve kendini ispatlama fikrine ve böylesi bir görevi göze almanın kaçınılmaz olarak gerektirdiği güçlü iradeye varacağını belirtmektedir.

Yaşam sanatçıları olarak insanların, seçim yapma konusunda karşılaştığı alternatifleri, insanlardaki mutluluk arayışının, kendi esenlik kaygıları ile ya da başkalarının esenliği kaygısında özetlemektedir. 

Ahlak filozoflarının yaşam nehri kıyısında, kişisel çıkar ile başkalarını önemseme arasında bir köprü kurmak için didindiklerini anlatan Bauman, ‘Neden ahlaklı olmalıyım?’ sorusunu, geçen yüzyılın en büyük filozoflarından olan Emmanuel Levinas’ın ahlaki çöküşün bir işareti olarak vurguladığına yer vermektedir. Ahlak filozoflarınca insanlığın iyiliği için yapılan davranışın tarafsız değil ise ahlaki olarak değerlendirilmediğini paylaşmaktadır. Birçok ahlak filozofu tarafından can sıkıcı ve menfur bir şey olarak görülen belirsizliğin, aslında ahlaklı insandaki asıl zemin olduğunu savunmaktadır.

YORUM

Yaşam Sanatı kitabı, hepimizin mutluluk için çabaladığını, mutluluk için bazı seçimler yapıp bazılarından vazgeçtiğimizi, yaşamımızı mutluluk isteğine göre şekillendirdiğimizi, yaşamımıza mutluluğa göre yön verdiğimizi anlatmaktadır. 


Aslında mutluluğun sorgulandığı noktanın, mutsuzluk olduğunu dolayısıyla modern çağda, mutluluk için yönlendirildiğimiz her şeyin bizleri belirli bir noktadan sonra mutsuzluğa iteceğini haber vermektedir.

Kitap, asıl yaşamın bizlere ait olduğunu, kendi yaşamımızı, kendimizin sanat yapısına dönüştürmemiz gerektiğinin üzerinde durmaktadır. 

Nefes aldığımız sürece umudumuzu yitirmemiz gerektiği ilkesinden hareketle, iki bin yıl önce ortaya konan, yaşamın sıkı çalışma olmadan yaşamaya değecek hiçbir şey ortaya koymayacağı önermesinin, günümüzde aynen geçerli olduğundan söz etmektedir.


Mutluluğun nesi kötü?’ sorusuyla başlayan kitabı okumaya başladığımda, sorguladığım mutluluk, mutsuzluğumun bir göstergesi olduğunu algılamama vesile olduğu gibi, mutluluğun anahtarı olan yaşamı sanata çevirmek ilkesini aslında hepimizin bildiğini ancak uygulamada ayak dirediğimizi fark etmemi sağladı. 

Yaşadığımız yüzyılın en büyük düşünürü olarak kabul edilen Zygmunt Bauman’ın Yaşam Sanatı kitabı, mutluluk, başarı gibi konular üzerine felsefeyle yoğrulmuş bir düşünce şöleni olarak sunulsa da, mutluluğun bir anahtarı olduğunu düşünen bizler için sıkıcı, bir o kadar da yorucu bir kitaptır. 

Mutsuzluğun ilacının, mutlu olma umudunu canlı tutmaktan geçtiğinin önemini vurgulayan kitap; ‘Biz insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık’[1] ayetinin paralelinde ilerlemekte ve insanın mutluluğa kendi çabası ile ulaşabileceğine vurgu yapmaktadır.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın: Köşe Yazıları


[1] Kuran-ı Kerim İsra Suresi 13.ayetin meali

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page