Habip Gostak
Beyaz Önlük Siyah Şapka
Hastalıkların tedavisine hayat kurtarma penceresinden bakması gereken hekimler ile hastalıkların tedavisini ekonomik kazanca dönüştürme hevesindeki ilaç üreticilerinin buluşma hikayesi

1. ÖZET
Beyaz Önlük Siyah Şapka kitabı; hastalıkların tedavisine hayat kurtarma penceresinden bakması gereken hekimler ile hastalıkların tedavisini ekonomik kazanca dönüştürme hevesindeki ilaç üreticilerinin buluşma hikayesidir.
Okuyucuyu modern tıbbın karanlık yüzüne yolculuğa çıkaran biyoetik uzmanı Dr. Carl ELLIOT kitabında tıp dünyasına eleştirel gözle bakıyor.
Kobaylar, hayaletler, tanıtım elamanları, kanaat önderleri, basın sözcüleri ve biyoetik uzmanları başlıkları ile altı bölümden oluşan Beyaz Önlük Siyah Şapka kitabı, ilaçların imal edilmesinden hastalara ulaştırılmasına kadar geçen süreçlerin her aşamasında, bu durumdan kendilerine para, kariyer gibi kazanç sağlayan farklı çıkar çevrelerini ele alıyor.
2. KİTABIN İÇERİĞİ
2.1. Kobaylar
Kobaylar başlıklı bölümde; ilaç çalışmaları ile ilgili tarihsel bir bakışa yer vermektedir. 1991 yılına kadar yapılan çalışmaların çoğunluğunun tıp fakülteleri ile eğitim hastanelerinde yapıldığını ancak özellikle 2004 yılına gelindiğinde ise çalışmaların %70’inden fazlasının özel sektöre kaydığını vurgulamaktadır.
Bu durumun ilaç endüstrisinin daha fazla ilaç üretme yarışına girmesiyle finansal baskının artmasına bağlamaktadır. Dolayısıyla ‘kobaylık’ başlıklı bölüm; insanlara yararlı olmayı düşünenlerden ziyade kobaylığı meslek olarak benimseyen ve profesyonel olarak bu işi yapanların yaşadıklarından oluşmaktadır.
İlacın güvenliğini sınamak üzere sağlıklı deneklere verildiği ve neden olabileceği yan etkilerin incelendiği Faz I klinik çalışmalara katılanların yaşadıkları ile ilgili birkaç trajik örnek sunmaktadır.
Ayrıca ilaç firmalarının tıbbi olanakları yetersiz olan gelişmemiş ülkeler ile sağlık hizmetlerine küçük bütçeler ayıran gelişmekte olan ülkelerden daha kolay ve daha rahat gönüllü denekler bulabildiğini anlatmaktadır. Bu ülkelerdeki deneklerin ilaç çalışmalarına katılma nedenini, herhangi bir tıbbi tedavi görmek için insanların ellerine geçecek tek fırsatın ilaç deneyleri olmasına bağlamaktadır.
İlaç çalışmalarını, deneklerden diğer insanların iyiliği için risk almalarının istendiği ahlaki bir takas olarak tanımlayan ELLİOT; ‘Denekler bu işi yapmaya düşündüğünüzden daha fazla isteklidir’ diyor. ‘Başkalarının iyiliği’ son derece soyut ve kişiler üstü bir kavram olsa da çoğu kobayın, risk almaya hevesli ve özgeci davranma konusunda istekli olduklarını, bu durumun ise onları sömürüye açık hale getirdiğini söylüyor.
Kobayların yaşadıkları sorunlara çözüm bulmayı amaçlayan Bob Helms adında bir kobay tarafından yayına geçirilen kobay dergisinin amacının, bir çalışmada ne kadar ücret ödendiğinden, deney yapacak ilaç firmalarının yemeklerinin kalitesi hakkında kobaylara tavsiyeler içerdiğini, aslında biraz kara mizah tarzı biraz da işin savunuculuğunu yaptığından bahsediyor.
Kobay yayını ile etik değerleri ve protokolleri karşılaştırırken etikçilerin standart endişesinin, paranın, acı verici, tehlikeli ve onur kırıcı çalışmalara katılmayı denekler açısından cazip hale getirmesine dem vuruyor.
2.2. Hayaletler
Hayaletler başlıklı bölümde; yeni onaylanmış bir alacın, bilimsel özetlerini ilaç üreticilerinin komutları doğrultusunda hazırlayan yazarların, akademik olarak önde gelen yazarlar adıyla yazılarının bilimsel dergilerde yayınlanma sürecini anlatmaktadır.
Bu yazıları kaleme alan kişileri ‘hayalet yazarlar’ olarak tanımlayan ELLIOT, ilaç hakkındaki yazıların güçlü bilinen akademisyenler adıyla yayınlanmasının endüstri çarkının önemli bir dişlisi olduğunu vurguluyor.
Dönen çarkta her dişlinin bir görevi vardır elbette. Doktorların hekimlik lisanslarını koruyabilmek için Sürekli Tıp Eğitimi (STE)şeklinde kredilendirilen eğitimlere katılmaları gerekmektedir. STE kredileri katıldıkları kongre, konferans gibi eğitim içerikli programlara göre belirlenmektedir.
Akademisyen hekimlerin kredilerinin artması makaleye bağlıdır, makaleler hayalet yazarlara. Hayalet yazarlar firmalara, firmalarının ilaçlarını güvenilir gösterebilmesi de akademisyen hekimler adıyla yayınlanan makalelere bağlıdır. Akademisyen hekimlerin kredilerini onaylayan STE bürolarının gelirlerinin büyük bölümü ise ilaç ve tıbbi cihaz endüstrisi aracılığıyla sağlanmaktadır.
Modern tıbbın karanlık yüzünde dönen bu çarka, hizmet etmeye gönüllü ya da şartların ittiği nedenlerden ötürü dahil olanların oynadıkları oyun, aslında siyah şapkalıların isteklerine, hırslarına, daha çok kazanma oyunlarına uyma oyunudur.
ELLIOT, hayaletler bölümünün özetini aslında şu cümleler ile yapıyor; ‘Hekimler, reçete yazmak için bilimsel kanıtlara giderek daha fazla güvendikçe, ilaç pazarlama işi giderek daha fazla bilim gibi görünmeye başladı.’
2.3. Tanıtım Elamanları
Yazar kitabın bu bölümünde; 19.yüzyıl ortalarında başlayan ilaç mümessilliğinin özellikle 1990’lı yıllardan sonra artış gösterdiğini, 1996-2001 yılları arasında ise tanıtım elamanları sayısının tüm zamanlara göre iki kat daha arttığı bilgisini veriyor.
İlaç firmalarının satış elamanları olarak bilinen tanıtım elamanlarına tıp camiasında hemen herkesin ‘rep’ diye söz ettiğini söylüyor. Replerin doktorları ilaç yazmaya nasıl ikna ettiklerini, doktorların ise ziyarete gelen replerden etkilenmelerini istatistiki bilgiler ve yaşanmışlıklara yer vererek anlatıyor.
Doktorların replerden gelen hediyelerin, ilacın reçete edilmesi aşamasında bir etkisi olmadığını savunduklarını, yapılan araştırmalarda ise bunun tersi olduğunu, çarpıcı örneklerle sunuyor. İlaç firmalarında ise, bir doktorun 10 dakikasını almak bile pazar payının tavan yapacağı düşüncesinin hakim olduğunu anlatıyor.
İyi bir rep’in rutin satış taktikleri, ekonomik dostluklar yerine doktorlarla yemeğe gitmek, golf oynamak gibi sosyal ilişkilere girdiklerini gözlemlediğini ifade ediyor. Satış temsilcilerinin, doktorlar üzerinde etkili olmasının anahtarını şu sözle ifade ediyor; ‘Bütün numara, doktorlara hediye verirken, onlara satın alındıklarını hissettirmemek.’
2.4. Kanaat Önderleri
Yazar, ilaç firmalarının çalışmaları neticesinde ortaya çıkan pazarlama usulünde doktorlara ilaçları en iyi doktorlar satar algısının oluştuğunu, bu alana yönelik yatırımların arttığını anlatıyor.
Bu konu hakkında yapılan ilginç bir o kadar da ilaç firmalarının haklılığını gösteren Dr. Fox adında bir araştırmayı anlatıyor. Bir oyuncuya beyaz önlük giydirilir. Dr. Fox adı verilir ve uydurma, etkileyici bir özgeçmiş ile tıp camiasından dinleyicilere konferans vermesi istenir.
Sonuç; dinleyicilerin %90’ı Dr. Fox’u ‘ilham verici’ olarak değerlendirmiştir.
ELLIOT, ilaç firmalarının, meslektaşlarına mesajları aktarmada özellikle etkili olan ve genellikle akademik araştırmacı kimliği taşıyan nüfuzlu hekimleri kanaat önderleri olarak hedeflediğini aktarıyor.
İlaç endüstrisinin pazarlama harcamalarının üçte birini kanaat önderleri için yaptığını, 2004 tarihli bir araştırma örneği ile sunuyor. İlaç endüstrisinin kanaat önderlerine bu denli yatırım yapmasını ise, Gün Işığı Yasasından kaynaklandığını ifade ediyor. Yasaya göre, ruhsatsız endikasyondan bahsetmek repler açısından cezai yaptırım gerektirirken kanaat önderleri ruhsatsız endikasyonlardan rahatlıkla bahsedebilir.
Üstelik işin en ilginç yanı, ilaçların kullanıcılar tarafından tercih edilme nedenleri arasında ruhsatsız endikasyonun büyük payı vardır.
2.5. Basın Sözcüleri
Basın sözcüleri başlıklı bölümde; ilaç firmalarının ortamı dikkat çekmeyecek şekilde ilacın satılması için ortam hazırlamasına değinmektedir.
Olay şu şekilde işler; bir ilaç firması, bir hastalığın yeterince tedavi edilmediğini gösteren çalışmaları finanse eder. Akademik otoriteleri toplar, fikir liderleri konuyla ilgili sunumlar yapar. Basın sözcüleri tedavi edilemeyen hastalıkla ilgili görüntülü haber bültenleri hazırlarlar. Fikir liderlerinin çalışmalarına dikkat çekerler, farkındalık oluştururlar.
Ortam hazırlandığında çalışmaları finanse eden firmanın ilacı piyasaya çıkar. Diğer bir yöntem ise, ardında endüstri sermayesi bulunan kamu hizmet duyurularıdır. ‘Grip aşısı olun’, ‘mamografi çektirin’ gibi kamu spotlarıdır. ‘Sigarayı bırakın’ spotunu aslında nikotin üreticisi ilaç firmasının desteklemesi gibi örneklere yer veriyor.
Reklamın aslında insanlara bir şeyleri inandırmak için yapıldığını, her evde müzik odası olacağına inandırmanın dolaylı olarak piyona satışını etkileyeceğini söylüyor. Basın sözcülerinin önemli bir görevinin ise, hastalığı markalaştırmak olduğunun altını çiziyor.
Sıkışma tipi idrar kaçırma bir tür yapısal zaafı çağrıştırır, kazayla altına kaçırmak olarak tanımlanır oysa bu durumu ‘aşırı aktif mesane’ şeklinde markalaştırmak hastaların süper aktif bir organa sahip olduğunu düşündüren bir terimdir. İdrar kaçırmayı tedavi eden bir ilacın, bu şekilde hastalığı markalaştırarak satışlarını üçe katladığı örneğine yer veriyor.
Çoğu insanın neyi neden satın alacağının bilincinde olmadığını dolayısıyla bu durumun sömürülebileceğini anlattığı bu bölümde, bir kuşak Amerikalı kadınları sigaraya başlamaları konusunda ikna eden, halkla ilişkiler konusunda güçlü bir kişilik olan, Edward Bernays’ın şu sözlerine yer veriyor; ‘Eğer halkla ilişkiler uzmanı doğru ipleri çekerse, insanları bir kukla gibi oynatabilir.’
2.6. Biyoetik Uzmanları
Kitabın son bölümünde; biyoetik kurulların 1970’lerde kurulduğunda gönüllü araştırmalar ile bağımsız etik değerlendirmeler yapabildiğini, biyoetik uzmanlarının, doktorlar tarafından çalışma sahalarına izinsiz giren küstah yabancılar olarak görüldüğünü, zamanla bu önyargının tıp ekibinin sadık üyeleri şeklinde değiştiğini ancak işin içine sermaye desteği girdikçe bağımsızlıklarını kaybettiklerini anlatmaktadır.
Kendisi de bir biyoetik uzmanı olan ELLIOT, bu başlık altında ‘Biyoetik olgunlaştıkça alanın uygulamacıları bir tür profesyonel uzmanlık hevesine kapıldılar’ yorumunu yapıyor. Güvenilir danışman rolüyle tanınmaya başlanan biyoetik uzmanlarının, muhalif rollerini geride bırakmak zorunda kaldıklarının altını çiziyor. Biyoetiğin tahtın arkasından kralın kulağına fısıldayan güç olduğu yorumuna yer veriyor.
3. YORUM
Biyoetik uzmanı olan yazarın etik dışına çıkan uygulamaları eleştiren bir kitap hazırlaması ilgi çekici. Ancak sponsor desteği alan tıp kongrelerini eleştirdiği kitabında, kitabının yayınlanmasına destek veren kurumlara teşekkür eden bir yazıya yer vermesi sponsor desteği aldığı düşüncesini oluşturmaktadır.
Üstelik kitapta birçok farklı ilaç firmasının adı kullanılmaktadır. Kaiser Aile Vakfı tarafından yapılan bir çalışma, reklam için harcanan her 1 doların, 4.20 dolarlık kazanç sağladığını ortaya koymuştur. Dolayısıyla kitapta firmaların adlarının değiştirilmeden kullanılması, bunun istemli yapılıp yapılmadığı sorusunu akla getirmektedir.
Para etrafında dönen etik sorunların açığa çıkarılması açısından oldukça önemli olan kitapta açık ve net bilgilere yer verilmiştir. Yazar görüşünü desteklemek için konu başlıkları altında benzer örnekleri sıkça kullanmıştır.
Kitabın son bölümünde Türkiye’de düzenlenen bir psikiyatri kongresindeki izlenimlerine yer vermektedir. Kitabının her bölümünde Amerika’da yaşananları anlatıp benzeri örnekleri sıkça kullanmış olmasına rağmen aşırı gösterişli ve abartılı şeklinde eleştirilerde bulunduğu Türkiye’deki psikiyatri kongresine karşılık Amerika’dan başka bir kongre örneğine yer vermemiştir. Üstelik ‘Bu günlerde en azından Amerika’da bu tür şeyler hoş karşılanmıyor’ şeklinde tek bir cümle ile geçiştirmiştir.
Oysa Satılık Hastalıklar isimli benzer bir kitapta; Amerika’da 2004 yılına ait bir psikiyatri kongresinin abartılı ilaç firmalarının reklamlarının yer aldığı eleştirisi yapılmaktadır.
Beyaz Önlük Siyah Şapka kitabında benzeri bir örneğe yer verilmemiş olması, yazarın tarafsızlığını şüpheye düşürmektedir.
***Bu yazı Paramedik Habip GOSTAK tarafından hazırlanmıştır. Kaynak göstermek şartıyla herhangi bir yayın organında yayınlanabilir, mesleki eğitim ve sunumlarda kullanılabilir. Beğendiğiniz yazıları sosyal ortamlarda paylaşabilir, öneri ve şikayetlerinizi tarafımıza ulaştırabilirsiniz.